25 Şubat 2015 Çarşamba

2. Trimester Dönemim (İkinci 3 ay)


Bu dönemin hamileler için en rahat geçen süreç olduğunu söylerler. Çünkü genellikle mide bulantıları biter, hamile olduğunuzu farkedersiniz ve karnınızın içinde “ben burdayım” dercesine minik kıpırtılar başlar. Sokakta insanlar hamile olduğunuzu anlayıp size öncelik tanır, kapıyı açarlar, size yol verirler…

Bu belirtiler normal hamilelik süreci yaşayanlar için bu şekilde seğreder. Ancak benim gibi başından kabullenmesi ve atlatması zor bir olay geçmiş olanlar ise, her anı bir önceki hamileliğiyle bağdaştırır. Nitekim ben de 2. trimester dönemini korkuyla bekliyordum. Malum sebepten dolayı bu dönem benim için en riskli dönemdi. 23. hafta’yı atlatırsam sanki gerisi gelecekti. Sanki herşey 23. hafta’ya bağlıydı. Benim için hamilelik o kadardı ve sağlıklı bir bebeğe kavuşmak imkansız gibi bir şeydi. Yavaş yavaş bu düşünceden arındığımı söylediğimi biliyorum ama yine de insanın kafasının bir köşesinde her zaman bir “acaba” kalıyor. İşte benim “acaba”m da buydu! 

Bu süreci daha farklı atlatabilmem için hem psikolojik destek alıyordum ,hem de doktorum İskender Bey, “serklaj” (Rahim ağzına dikiş) yapılmasını önermişti. Genellikle 12. haftadan sonra yapıldığı için bu dönemi beklemeliydik. Sonunda gelip çatmıştı. Biran önce olmasını çok istiyordum, o benim garantimdi bir nevi. 

Hafif bir narkozla hastanede tamamen uyutulacaktım ve 15-20 dakika sonra uyandığımda herşey bitmiş olacaktı. Hiç korkmadım, resmen koşa koşa gittim dikiş attırmaya :) Bu arada kendimi size biraz anlatmalıyım; ağrı eşiğim, “kedi poposunu görmüş, yaram var demiş”cesine düşük, kan gördüğünde bayılma safhasına gelebilen birisiyimdir. Kan verme işleminde son derece başarısız, günler öncesinden strese giren, yarabandıyla arası hiçbir zaman iyi olmamış bir kişiyim. Ama Allah’ın insana neleri, nasıl öğretebileceği konusunda şaşkına döndüm. Ameliyat masasına güle oynaya yatmam ve uyandığımda hissettiğim ağrıları küçümsemem, etrafımdakilere morali benim vermem, kendimi aştığımı gösteriyordu. Hatta cesurluğum sayesinde, doktorum beni yılın hastası ilan etti. Demek ki bebeğim söz konusu olduğunda ben de bir canavara dönüşebiliyormuşum :) 

Şaka bir yana, bu operasyon güvenli ellerde olduktan sonra çok rahat geçebilen bir operasyon. Tabii biz hastalar için öyle, yoksa iş başındaki cerrah için çok zor ve sıkıntılı bir durum. Ben hocama sonuna kadar güveniyordum. Operasyondan sonra biraz regl ağrısı gibi bir ağrım ve yalnızca bir gün süren bir kanamam oldu o kadar.

Sonunda bebeğim ve ben artık güvendeydik! 


Elbette şehir dışına gitmem yasaktı. Ailem İzmir’de oturduğu için onları çok özlüyor, sık sık gelmeleri için ısrar ediyordum. Çalışmadan yalnızca bebeğimi bekleyerek geçti bu dönemim. Şehir içinde kendi arabamızla bile seyahat ederken kasislerin üzerinden dikkatlice geçiyorduk. Eve tıkılıp kalmak pek bana göre bir şey değil ama arada sırada mecbur kaldım. Örneğin benim için önemli olduğunu düşündüğüm 20 ila 25. haftalar arası daha sakin günler geçirmeye özen gösterdim. Sıkılmadım dersem yalan olur. Özellikle annemin İzmir’den “Biraz daha sabret, bu aralar çıkmasan mı acaba?” şeklindeki uyarıları beni kendime getiriyordu ve “otur oturduğun yerde” diyordum kendime. Tam da kış aylarına denk gelmişti 2. trimester dönemim, bu yüzden dışarısı beni pek de cezbetmiyordu doğrusu.    

3. aydan itibaren "Elevit" denilen bir vitamin takviyesi aldığımı söylemeliyim. Bebekler bu aylarda annelerinin vitamin rezervlerini tüketmeye başladıkları için annelere vitamin desteği şarttır. Hamileliğin sonuna kadar farklı anlamlarda da desteği olmaya devam edecek bu vitaminin. O yüzden almaktan çekinmemenizi öneririm. 

Kabızlık da başlıyor bu dönemde. Hiç canınızı sıkmayın, doktorunuzun takibiyle size önereceği merhem ya da ilacı kullandığınızda problemleriniz oratadan kaybolacaktır. Bunun yanında, ben lifli yiyeceklerle beslenmeye ve daha fazla sıvı tüketmeye gayret ettim. Zaten hiç bir şey kullanmasanız bile kısa bir süre sonra her şey yoluna giriyor. Hamilelik boyunca her an bedeninizde farklılıklar hissediyorsunuz. Hepsi de gelip geçici değişiklikler aslında, ama o anlarda insan tüm bunların kalıcı olacağını ve bir daha düzelmeyeceğini zannedebiliyor. Benim de bu yönde korkularım olmuştu. Fakat dediğim gibi bebeğim dünyaya geldikten hemen sonra her şey ama her şey, teker teker düzene girdi. 

Bu dönemin ilk günlerinde (operasyon olduktan sonrasına denk geliyor), bebeğimizin cinsiyetini öğrendik. Doktorumuzun dediklerine inanamadık. “Kızınız olacak” dedi. Allah’ım doğru mu söylüyordu? Olabilir miydi? Hani imkansız gibi bir şeydi çünkü kız bebeği bulabilmek. Eşimin ailesinde 3 nesildir hep erkek bebekler doğuyordu. Demek ki o kadar çok istemişim. Hatta tüm aile “o kadar!” çok istemiş. Şimdi benim kızım prenses olacaktı, hem de rakipsiz!!! Yalnız şunu da belirtmeliyim; doğup da kız olduğunu görene kadar inanamadım. Acaba doktor yanlış mı gördü diye de bir şüphem bile vardı. O kadar inanamıyordum yani! Hatta sonraki gitmelerimde bir kaç defa onu kızdırmadan “hocam eminsiniz di mi?” diye bile sormuşluğum var :) 

Günler geçtikçe karnımın içindeki kıpırtıları daha da hisseder oldum. Kızımla bağım gittikçe arttı. Bir önceki hamileliğimin sonlandığı günlerde nedendir bilmem hep evde tuttum kendimi. Pek dışarı çıkmak istemedim. Sonunda geçti gitti ve sağlıkla 7. aya ayak bastık.


Minik Peri’nin Annesi :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder