13 Şubat 2015 Cuma

Bir dikişte Bitti! (Bölüm II)

En önemlisi kendimi rahat ve güvende hissetmemdi. Beni deney tahtası gibi kullanmayacak, deneyim ve ön sezileriyle işini yapan birine ihtiyacım vardı. İskender Hoca, tam da aradığım kişiydi. Gözümden anlıyordu beni. Konuşmama bile gerek kalmadan çözüveriyordu durumu. Eh tabii hikayeyi yine kısmen anlattık. Yüzünü ekşiterek dinledi bizi. Mahkeme duvarı gibi soğuk ve duygusuz değildi. Bizim aileden biriydi. Çok üzüldü yaşadıklarımıza.

Beni muayene ettikten sonra, 4 yıl önce neden erken doğum yaptığımı açıkladı hemen. Servikal Yetmezlik. Genellikle genetik nedenlere bağlı bir durummuş. Rahim ağzının geniş olmasıymış. Gebelik esnasında bebek büyüdükçe ve rahme baskı yapmaya başladıkça vücut doğuma hazırlanıyor, böylece doğum başlıyormuş. Bu rahatsızlık ilk gebelikte kolay anlaşılabilen bir durum değilmiş.

Tedavisi, gebeliğin 12.hafta civarında rahme dikiş atmakmış. Peki garanti mi? Doktorumuza göre her dikiş tutmayabilirmiş. Dikişin kalitesi ve cerrah bu noktada çok önemliymiş. Tabii gebe de “oh nasıl olsa dikişim var bebeğimi tutan” deyip fıldır fıldır gezmemeliymiş. 

Yıllar önce teyzemin de hamileliğinin 5. ayında erken doğum yaptığını hatırladık. Tam sebebini bilmese de benim durumuma benzer bir durum olduğunu düşünüyoruz. İkinci kez hamile kaldığında ise 9 ay boyunca ayaklarını dikip yatmış! Hem de iki kere! Ne büyük fedakarlık ey güzel Allah’ım! 


Genetik mirası asla es geçmemek gerekiyor. Ailelerimizden bize geçebilecek her türlü rahatsızlığı önceden bilip ona göre önlemini almak zorundayız. Kendimizi ve çocuklarımızı seviyorsak eğer, bu onlara verebileceğimiz en büyük hediye. 

Ben dikiş yaptırmayı kabul ettim. Hatta bir an önce yapılması için doktorumu zorladım. Çünkü elimde bir garantim olsun istiyordum. Diğer hamileliğimden bir farkı olacaktı ve daha güçlü olacaktım. Çok hafif verilen bir narkozla genel anestezi oldum ve yarım saat içinde herşey bitmiş ve geçmişti. Ne öncesinde ne de sonrasında hiç bir şey hissetmedim. Hamileyken narkoz alımı elbette çok sağlıklı bir durum değil. Yalnız benim durumumda biraz nimet-külfet dengesi yapmanız gerekiyor. 

Başarılı operasyondan sonra, ayda iki kez İskender Hoca’ma sonsuz güvenerek gittim. Her gidişimde beni çok rahatlattı. Sizi anlayan bir kadın doğum uzmanınızın olması inanılmaz güzel bir şey. Onu bulduğumuz için ben ve eşim çok şanslıyız. Çünkü beni ikna ettiği gibi eşimin de kalbini fethetti hacamız :) Her kontrolümüzde en özel hastası olduğumu hissettirdi bana. Hamileliğimin çok güzel gittiğini, herhangi bir sıkıntı olmadığını, benim çok kuvvetli olduğumu, bu işi hepbirlikte mutlaka başaracağımızı, sonuna kadar gideceğimize emin olduğunu her fırsatta dile getirdi. Eşimle birlikte muayenehanesinden her defasında yüklerimizden arınmış bir şekilde gülümseyerek çıkıyorduk. 

Aylar geçtikçe koşa koşa gidiyordum bebeğimden haberler almaya ve hep gülümseyerek çıkıyordum. Benim hamileliğim esnasında annesini kaybetti biliyor musunuz? Ama buna karşın o güleryüzünü ve güven telkin edici babacan tavrını hiç bozmadan karşıladı bizi. “Aman ha çocuklar, kışa dikkat edin, çok acayip bir virüs var, nolur kalabalık yerlerden uzak durun, direk bebeği etkiler!” şeklindeki öğütlerini hiç unutmuyorum.

Ona bu blogda daha fazla yer vermeliyim. Çünkü bebeğimin şuanda benimle birlikte sağlıklı bir şekilde büyüyor olmasının en büyük yardımcılarından biridir İskender Hocam!


Yardımcı demişken, bir diğer büyük yardımcım da Sema Hanım’dır. Psikoloğum. Hani demiştim ya bu işin altından tek başıma kalkamayacağıma karar verdim diye, işte bu farkındalığımın sonrasında da bu konuda profesyonelleşmiş birisini aramaya başladım. Daha önceleri 7 denemem olmuştu. Evet evet 7 kere bu başıma gelen talihsiz olayı anlatmak ve her defasında da hıçkırıklara boğulmak zorunda kalmıştım. 

Çok değer verdiğim bir arkadaşım, hayatımın en önemli yerinde, çoğu zaman yaptığı gibi, bana yine bir el uzattı ve çıkmama yardımcı oldu içinde boğulmaya başladığım bu yoğun ve karmaşık duygulardan. Sema Hanım’la o tanıştırdı beni. 

Anne ve çocuk psikolojisi üzerine uzmanlaşmış olan Sema Hanım’a ilk ay haftada iki kere gittim. Sonra görüşmelerimiz daha seğrekleşti benim ilerleme kaydetmeme göre. Hamile olduğum için çok kolay değildi işi. Beni rahatlatabilmesi için önce çözmesi gerekiyordu. Ancak bebeğim içimde, hissettiğim her duyguyu, yaşadığım her üzüntüyü algılayabildiği için çok dikkatli davrandı danışmanım Sema Hanım bize. “Anneler benim için çok kutsaldır” dedi her gittiğimde. Tabii sonra öğrendim, kendisinin anne olamadığını, ve hiçbir zaman olamayacağını. Belki de bu yüzden uzmanlaşmak istediği alan bu yönde oldu, kim bilir? Ama kullandığı yöntemler ve sıcak kanlılığı sayesinde Minik Perim’i el birliğiyle sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdik. Benim kızım onun da kızı sayılır artık. Karnımdayken tanıştığı Sema Teyze’sini her fırsatta ziyaret ediyoruz en güzel giysilerimizi giyerek :) 

İşte daha önce de söylediğim gibi, “Ben şimdi ne yapacağım?” şeklindeki endişleli bekleyişime bu şekilde son verdim. Ben bu bebeği istiyordum ve yine aynı şeyleri yaşamaktan çok korkuyordum. Bu yüzden neler yapabileceğimi düşündüm. İmkanlarımın el verdiği ölçüde ve çevremdekilere kulak vererek, beni 9 ay ayakta tutan etmenlere/kişilere ulaştım. Yardımlarımı aldım ve 39+5 haftalıkken Minik Perim’i sezeryanla dünyaya getirdim. 

Dikiş mi? Normal doğum yapmadığım için dikişler hala benimle :) 


Minik Peri’nin Annesi :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder