11 Şubat 2015 Çarşamba

Mucizeler... (Bölüm III)

Bu satırları yazarken aslında bir an önce bitmesi için dua ediyorum. Üzerinden 5 yıl geçmesine karşın, içim hala o günkü gibi acıyor. Size itiraf etmek biraz da olsa rahatlatıyor. Ama ben artık eski olduğum kişi değilim, bu bir gerçek! Bu süreçte en büyük yardımı eşinizden bekliyorsunuz. Çünkü o da sizin gibi bebeğini kaybetti. Ben şanslı eşlerdenim. En büyük destekçim oydu. Aylarca kendime gelemedim. Geceleri zamansız ağlama krizlerine tutuluyordum. “Canım çok yanıyor” diye eşimi uyandırıyordum. “Geçecek hepsi, sabret” diyordu sürekli. Gerçekten de öyle oldu. Geçti :)  


Gelelim her şey olup bittikten sonra bu durumun nedenine. 4 yıl boyunca gitmediğim doktor kalmadı. Hepsine aynı olayı devamlı anlatmak zorunda kaldık. Bebeğimizin raporlarını hastaneden alıp defalarca gösterdik doktorlara. En pahalısından en uygun fiyatlısına kadar… Benim doktorum, durumun ‘Koryoamniyonit’ten kaynaklandığını söyledi. Yani plasentanın iltihaplanması. Bu da erken doğuma neden olabilirmiş. Hatta plesantadaki iltahap kordonla bebeğe geçebilirmiş, o da hem bebeği hem de anneyi zehirleyebilirmiş. Yalnız ne bebeğin, ne de benim değerlerimde herhangi bir iltahap bulunamadı. Buna karşın o günden sonra antibiyotik iğnesi oldum bir süre. Ağızdan da antibiyotik kullandım ve üzerinize afiyet bir de kinolon gurubuna alerjim olduğu ortaya çıktı, dilim şişti, gözlerim kızarıp kaşınmaya başladı. Acile de gitmedim diyemem yani. Aman siz siz olun alerjiye dikkat edin. Her ilaç herkesde aynı etkiyi yaratmayabilir. Alerjiniz olduğunu anladığınız anda hemen hastaneye koşun ve cüzdanınıza alerjiniz olan ilaç gurubunun ismini mutlaka not edin!!! 

Mikrobu nereden aldığımı düşünmeye başladık. Gittiğim doktorlar tahlil sonuçlarına bakarken, bir yandan da bana “her yerden kapılabilir, bir de eşinizin antibiyotik kullanması gerek” dediler. Onu da yaptık. Bir de başka bir doktor enfeksiyon ihtimalini bir yana bırakıp, uterus anomalisinden (rahmin şekil bozukluğu) şüphelendi ve HSG denilen bir röntgen istedi benden. Normalde uyutularak yapılan bu işlemi ben anestezisiz yaptırdım. İşlem biraz can yakıcı. Rahme renkli bir sıvı enjekte ediyorlar ve o esnada röntgenini çekiyorlar. Uzunca bir süre bu ağrıya maruz kalıyorsunuz. “Benim ağrı eşiğim çok yüksek” demiyorsanız anestezisiz yaptırmanızı çok tavsiye etmiyorum. 

Sonuç; normal. 

4 yıl boyunca “Acaba bu mikrobu nereden kaptım?” sorusunu sormadığım bir günüm olmadı. Yeniden bebek sahibi olmaktan çok korktum. Yine aynı şeyleri yaşayacağımı düşündüm durdum. Çünkü nedeni hala belirsiz olan bir problemim vardı. Etrafımda benimle birlikte hamile kalmış ve sağlıkla bebeklerini dünyaya getirmiş arkadaşlarım vardı. Çocukları 4 yaşına gelmişti. Belki de bu yüzden onlara karşı bir hırçınlığım var hep içimde. 

Kendimi nasıl oyaladım bu süre zarfında biliyor musunuz? Bir dönem bankada çalıştım, olmadı. Hiç kafamdan gitmedi. Sonra kendi ilgi alanlarımı düşünerek teker teker kurslara gittim. Diksiyon, seslendirme, dans,… En sonunda da Mili Kütüphane’de görme engellilere kitap okumayı keşfettim. 

Hayatımda yaptığım en ruhumu doyuran şeydi! Herkese ama herkese tavsiye ederim. Mutlaka zaman ayırmalısınız! Size ayrılan stüdyolarda, sizin seçtiğiniz herhangi bir kitabı bitinceye kadar kayıt ediyorsunuz. Görevliler tarafından kontrol edildikten sonra, yalnızca görme engellilerin girebileceği web sitelerine aktarılıyor sesiniz. Yani sesiniz onların gözleri oluyor. Hayal dünyalarına yeni hayaller ekliyorsunuz. Sizin sayenizde her yazara/şaire erişebiliyorlar. 

İşte o kitaplardan biriydi beni yeniden hamile kalmaya iten. “Debbie Maccomber”ın “Mucizeler Dükkanı” isimli kitabı. Okuyanlar bilirler; dört farklı kadının hayatını anlatıyor. İçlerinden biri çocuk sahibi olmaya çalışan bir kadın. İşte beni etkileyen hikaye. Uzun ve hüsranla sonuçlanan denemelerle doluydu karakterin hayatı. Uzun uğraşlar sonunda herşey yoluna giriyordu. Çabaları beni kendime getirdi adeta. Sanırım utandım biraz kendimden. Kızdım bir de… Dünyada hamile kalmaya çalışan onca kadın vardı, bense hala kendimden emin değildim, aşamadığım geçmişim yüzünden hala sallıyordum bir mucizeyi dünyaya getirmeyi. 

O an karar verdim, yeniden anne olmaya adaydım!



Şimdi 8 buçuk aylık bir kızım var. Sanırım dünyada sahip olduğum en güzel şey. Benim mucizemin adı da “Minik Peri”!


Minik Peri’nin Annesi :) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder